‘Gerçekten güçlü bir aşk hissediyorum’

“`html

Ali Atay ile Derin Bir Sohbet: Hayat, Aşk ve Sanat

Ali Atay ile aramızdaki bağ, karşılaştığımız her anda sanki 40 yıllık bir dostmuşuz gibi hissettiriyor. Hem esprili bir yanı var hem de derin bir ciddiyet taşıyor. “Kendime uygun şekilde yaşamaya çalışıyorum. Duygularımı başka yerlere taşımak gibi bir niyetim yok” diye belirtiyor. Bu derinlikte bir sohbetle başlıyoruz.

En son röportajımızı yıllar önce Çeşme’deki bir dizi setinde, yolda telefonla yapmıştık…

Evet, o zamandan sonra bir daha yüz yüze gelemedik ama şimdi hadi biraz konuşalım dedim.

Kesinlikle! Görünümünün yanı sıra iyi bir eş ve baba olmanın yanı sıra harika bir oyuncu, yönetmen, senarist ve şimdi de yapımcısın. Tüm bu yetenekleri aynı anda sergilemenin biraz sinir bozucu olmadığını düşünüyor musun?

Teşekkür ederim ama sinir bozucu değil. “Bu kadar çok şey yapıyorsun” dedin ama beni sıkıntıya sokan şey, sürekli aynı durumda kalmak. Oyunculuk sırasında kimi zaman aradığın şeyi bulmakta zorlanabiliyorsun ve bu durum huzursuz edici olabilir. Bazen setlere dönüşmekten yanayım ama orada zaten kurulu bir sistem var. Sonuç olarak, ‘Bunu biraz farklı bir şekilde mi yapsam?’ diye düşünmeden edemiyorum. Uzun zamandır yazıyor ve müzikle ilgileniyorum. Bir dönem kendi filmimi çekme düşüncesi aklıma geldi. Bunun işe yaradığını gördüm ve buna geçtim.

Tüm projelerin harika oldu…

Ben de hepsini yaparken oldukça keyif aldım. Zamanla değişimler yaşamaya başladım.

Hayatında hiç dram, zorluk yaşamadın mı?

Yaşadım ama ölüm dışındaki her şeyin çözülebilir olduğunu düşünüyorum. Eğer bir şey çözülmüyorsa, onun üzerinde fazla durmamak gerektiğini düşünüyorum. Bazı problemleri geride bırakmak daha sağlıklı. Bunu tavsiye olarak da sunmuyorum, ama benim yaklaşımım bu.

Komedi projelerinde insana olumlu duygular yaşatıyorsun. Fakat özel yaşamında, üzerine kurduğun bir ciddiyet ve sakinlik var…

Hayatımda da dediğin gibi; çok neşeli olmak, bazen “Yeter bu kadar” dedirtebiliyor. Depresyon dendiğinde, bunu daha önce hiç deneyimlemedim. Ama bazen buna da ihtiyaç duyabiliyorum. Örneğin, tatil yapmak benim için gerçekten durmak demek. Evde tatil yapabilenlerdenim. Çok fazla gezdiğimde “Artık gezmek istemiyorum” dediğim günler de oluyor. Fakat, bu durmaların ardından başka bir şey yapma isteği doğuyor ve kendimi izliyorum.

Yani ‘Ali Atay’ı komik mi yoksa ciddimsi biri olarak tanımlamak zor mu?

Evet, tam olarak istediğim gibi yaşamaya gayret ediyorum. Başka bir duyguya geçiş yapmayı da istemiyorum. Kendimi iyi hissetmiyorsam, bunu daha iyi hale getirmeye çalışmak dışında bir eğilimim yok. O duygulara teslim olduğumda başka bir şekle dönüşüyor. Çocuklarımda bunu görebiliyorum; onlar duygularını sürekli yaşamıyor; hüzünlenip ağlıyorlar, sonra hemen geçiş yapıyorlar. Ben sanırım bunu koruyorum.

Ali Atay Görsel

‘BABAMI TOPRAĞA KOYAMADIM’

1976’da babanın isteği ile Rize’de doğdun, fakat hayatının büyük kısmını Ankara’da geçirdin. Bu isteğin ardındaki neden ne?

Dört kardeşiz; üçümüz Ankara’da doğdu. Babaannem istemiş, babam da bunu kabul etmiş. Fakat orada hiç yaşamış değiliz aslında.

Ankara’da çocukken, geleceğinde böyle bir hayatı hayal etmiş miydin?

Küçükken pilot olmayı hayal ediyordum ama çok fazla hayalim yoktu. Gerçekten de çok yetenekli bir çocuk değildim, bu yüzden fazla hayal kurmamıştım. Şu an hala geleceğe dair bir hayal kurmuyorum.

Neden böyle düşünüyorsun?

Sadece yürüdüğüm yolda devam ediyorum. Bir hayal peşinde koşup ona göre çalışmaya yönelik bir disiplinim yok. O an ne yapıyorsam odaklanıyorum, sanırım her zaman böyleydim, hatta çocukken bile.

İşletme okumaya karar vermiştin, fakat babanı 16 yaşında kaybettikten sonra oyunculuğa yönelmeye karar verdin…

Hemen hemen evet, işletme okuyacaktım ama sonra “Neden işletme okuyorum?” diye düşünmeye başladım.

Babanın kaybı senin üzerindeki etkisi ne oldu?

Babamın kaybını duygusal olarak tam olarak algılayamadım, çünkü onu toprağa koyamadım. Baban, benim için hep bir yerde var gibiydi ve ölüm kavramını tam olarak anlayamadım. Yıllar sonra bir terapiden sonra bir gün aniden bunu anladım. Gerçekten onu toprağa koyduğumu hissetmiştim. Arabanın içinde müzik dinlerken gözyaşlarıma hakim olamadım. Ona yıllarca birlikte yaşamışız, onu hayatımdan çıkaramamışım. Belki fiziksel, belki ruhsal olarak onu kaybettiğime ikna olamamışım.

‘HAYATIMI KENDİME GÖRE YAŞIYORUM’

Yıllar içinde tanınan biri oldun, ünlü olmanın tadını çıkardın mı?

Ünlü olmanın birçok avantajı var ve bunu da inkar edemem. Bir projeyi hayata geçirecek durumda insanlar seni dinliyor, bunu iyi değerlendirebilirsem neden değerlendirmeyeyim dedim. İlk filmimi çekme nedenim de işte bu ünlü olmamdı; yoksa kimse bana “Al, yönetmen ol” demedi.

Ünlü olmanın sevmediğin yanları nelerdir?

Özellikle çok şey bekleniyor, üzerimde baskılar var ancak bunların üstesinden gelmek mümkün. Çok fazla düşünmüyorum; ben gerçekten ünlü müyüm, bunu da bilmiyorum. Sokakta karşılaştığında insanlar fotoğraf çektiriyor, yanımda selam veriyorlar; bunlar güzel anlar ama hayatımı her zaman kendime göre yaşıyorum.

Ali Atay Görsel

‘ÇOCUKLAR SENİN PROTOTİPLERİN ASLINDA?’

Hazal Kaya ile beş yıldır evlisiniz. Bu evliliğin sana kattığı nedir?

Çocuklu bir ailenin dinamikleri benim için tamamen yeni bir deneyimdi ve gerçekten çocuklardan harika şeyler öğreniyorsun. Çocuklar, aslında senin prototiplerin.

Fikret Ali’nin sana çok benzemesi de bu yüzden mi?

Evet, onun huyları da bana benziyor. Leyla Süreyya da huyuyla Hazal’a benziyor.

Nasıl bir baba olmak istiyorsun?

Babalıktan son derece keyif alıyorum. Baba olmak gerçekten heyecan verici. Ama nasıl bir baba olduğumu bilmiyorum.

Gelecekleri için bir plan yapıyor musun?

İstediklerimin peşinden gitmelerini teşvik ediyorum. Hata yapmamaktan kaçınmamalarını istiyorum; gerçekten mutlu olacakları şeyi keşfetsinler. Nefesim yettiğince yanlarında olacağım. Hata yapmak insanı geliştiren bir şeydir; etrafımız, hata yapmaktan korkanlarla dolu.

‘EN SEVDİĞİM ŞEY KAVGA EDEBİLDİĞİM İNSAN’

48 yaşındasın. Bu dönemde neler hissediyorsun?

Birçok zorlukla yüzleşiyor, sıkıntılardan geçiyorsun ama ölüm ya da ağır hastalıklar dışında her şey çözülebilir. Geçmişteki yaşamıma odaklanmıyorum. Gece yatarken eğlenceli anıları mı yoksa hüzünlü anıları mı daha çok düşündüğümü sorguluyorum. Genellikle aklıma eğlenceli anılar geliyor. Yaşadığım her anın tadını çıkarmışım.

Yönetmenlik, oyunculuk, senaristlik arasında gönlün hangi mesleği istiyor?

Bu işi toplamda seviyorum, müzik de dahil. Şu anda kendi yapım şirketim var.

Adı ‘Normal Film’. Bu ismi neden seçtin?

Normal, hoşuma giden bir şeydir.

Sen kendini normal biri olarak mı değerlendiriyorsun?

Ben bence normalim.

Normal Film’de neler yapılmayı hedefliyorsunuz?

2025 için projelerimiz hazır ama daha sonrasını henüz bilmiyorum. İlk dizimi çektim, bir dizi daha yazıyoruz ve bir sinema filmi projelendirdik. Reklam çekimleri de yapıyoruz.

Hazal ve senin projelerinizde yer almayı düşünüyor musun?

Hayır, bazı projelerde oynamamayı, çekmemeyi düşündüğüm durumlar var; bu süreç kendi projelerini üreten bir mekanizma olmalı.

Yeni projenin hikayesi nedir?

Dizimizin adı ‘Anonim’, Exxen’de yayımlanacak ve yapım şirketimizin ilk işidir. Tarihte var olmuş, ancak sonrasında kaybolmuş ilginç gelenekler günümüzde olsaydı ne olurdu, bunu irdeleyeceğiz. İlk bölümümüzdeki hikâye olimpiyatların başlangıcını ele alıyoruz. Olimpiyatlar, ilk başladığında çıplak yapılıyormuş, modern çağda nasıl devam ettiğini anlatıyoruz. Beş bölüm var ve her bölümde böyle ilginç hikâyeler olacak. Mesela, Eski Roma hukukuna göre alacaklı ve borçlu karşı karşıya getirilmiş. Ben borcumu ödeyemezsem, siz bana köle oluyorsunuz. Günümüzde yaşansaydı, dar gelirli bir adamın kölesi nasıl olurdu? Bu açıdan iki tarafı da ele alıyoruz.

Bir yapımcı olarak iş dünyasında en çok hangi konularda hassasiyet gösteriyorsun?

Bu projeyi Olgu Baran Kubilay yönetti; aramızda iyi bir iletişim var ve kavga edebilmek en sevdiğim şey. Her şeye “Tamam” diyen biriyle çalışmaktan pek hoşlanmıyorum. Direnç gösteren ve karşındakinin söylediklerine karşı antitez sunabilen biriyle çalışmak her zaman daha verimli.

‘O GECE FEYYAZ’I ARADIM, GÖZLERİMİZ DOLDU’

‘Ölümlü Dünya’ filmi çok ilgi gördü. İlk film beklediği gişeyi yapmadı ama sonra çok sevildi. Devamı büyük ilgiyle izlendi. Bu süreç senin için nasıldı?

Bu durum oldukça karmaşık; gişe tahmin edilemez bir alan, açıklayamam. Sonrasında birçok kişiye ulaşabileceği bir platformda yayınlanınca insanların ilgisini çekti. İlk başta, “Böyle film mi olur, pek çok şey var” gibi eleştiriler geldi ancak zamanla insanlar izledikçe sevdi. Kadıköy Sineması’nda yeniden gösterim yaptık ve izleyiciler, replikleri hep birlikte söyledi. Feyyaz’ı (Yiğit) aradım o gece ve hem gözyaşlarımızı tutamadık, hem de sesimiz titredi.

Üçüncüsü gelecek mi?

Şu anda düşünüyoruz, onun üzerinde çalışıyoruz.

Sinemanın tanımını nasıl yaparsın?

Anlatamam! Her türde bir duygu var; ben bu duyguları tanımlamak ve dönemlerin duygu durumlarını ifade etmekle ilgileniyorum.

Ali Atay Görsel

‘BİRİNİN SENİ ANLAMASI KADAR GÜZEL BİR ŞEY YOK’

Hazal’la aşkın hangi aşamasını yaşıyorsun?

Gerçekten güçlü bir aşk hissediyorum, bu çok değerli.

Evliliğiniz, çocuklarınız… Hâlâ aranızdaki aşkı koruyabiliyor musunuz?

Karşı tarafı derinden anlamanın ve dinlemenin oldukça önemli olduğunun farkındayız. Evet, sevgi var ve onu koruyoruz. Bu sevgi kaybolmuyor, sürekli büyüyor; zaman zaman aşka, zaman zaman şevkate dönüşebiliyor. Doğal bir yapıya sahibiz ve buna göre hareket ediyoruz.

İlk tanışmanızı onun gözünden dinledim. Bir proje için toplantıya geliyor ve biraz hırçın davranıyor. Senin gözünden o an nasıldı?

Bazı hırçınlıklar yaşandı, bunu anlamak zorunda kaldım. Projeye karşı ilgisiz görünmesi beni endişelendirmişti ama aslında öyle değilmiş.

İki oyuncunun evli olması nasıl bir durum?

Bu çok özel bir durum; birinin seni gerçekten anlaması kadar güzel bir şey yok, çok mutluyum ve keyfim yerinde!

“`

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir